11 Temmuz, 2008

IHLAMUR

Ana Vatanı Kuzey yarim küre, Asya ve Anadolu’dur. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yetiştirirlir. Yurdumuzda, Gümüs ıhlamur İstanbul, Bursa, Bolu, Tekirdağ, Çanakkale, Zonguldak, Hatay, Küçük yapraklı ıhlamur; İstanbul civarında, Büyük yapraklı ıhlamur; Çanakkale, Trabzon, Antalya, Kafkas ıhlamuru: Çanakkale, Bolu, Zonguldak, Samsun, Giresun, Çoruh, Kars illerimizde yetiştirilir. Haziran-ağustos ayları arasında beyazımsı-sarı renkli, hoş kokulu çiçekler açan, yüksek boylu ağaçtır. Genellikle ormanlarda tabiî olarak bulunursa da, süs ağacı olarak park ve bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları saplı, ucu sivri, kenarları dişli, taban kısımları kalp biçiminde, üst yüzü yeşil, alt yüzü beyazımsı yeşil ve tüylüdür. Çiçekler, en az üçü bir arada olmak üzere sarkık durumlar teşkil eder. Çiçek örtüsü kayık şeklinde, sarımsı-yeşil renktedir. Meyveleri küre şekilli ve tek tohumludur. Ihlamur ağacı filizden iyi büyür. Bin yıldan çok yaşayan bir ağaçtır. 15 - 40 m arası boyları olup, 200 yıldan sonra 40 m ye erişirler.Uzun saplı, kenarları düz veya ince dişli, uç kısımları sivri, altları tüylü, kalp şeklinde yaprakları vardır. Yaprak renkleri türlerine göre yeşil, mavimsi - yeşil, sarımsı yeşil olabilir. Çiçekleri beyazımsı sarı renkli olup hazirandan ağustosa kadar açarlar. Kokuları hoştur. Çiçek sapı ışık geçiren, dil biçiminde, sarı renkli bir yaprağın ortasından çıkar.Çiçeklenmeden sonraki en geç dördüncü güne kadar, çiçekler ve çiçek sapındakı uzun yapraklar, öğlen saatlerinde toplanmalıdır. Bu koşullarda toplanan çiçek ve yapraklar etkinliklerinin doruğuna ulaşmışlardır. Büyük eleklerin üstüne serilerek, gölgede kurutulmalıdır. Kuruduktan sonra ince kıyılıp, hava almayan kaplarda saklanır. Aksi halde kokusunu ve etkinliğini yitirir. Ülkemizde ıhlamur, bütün olarak ve açıkta satışa sunulur. Bu uygulama tümüyle yanlıştır.

Ihlamur tüketiminin faydaları;
  • Kanı temizler,
  • Kan dolaşımını düzenler,
  • Kansızlığa iyi gelir,
  • Kalp çarpıntısına ve karaciğer zaafiyatine iyi gelir,
  • Damar kireçlenmesinde, damar tıkanıklıklarında faydalıdır,
  • İdrar arttırıcı özelliği vardır,
  • Böbrek ve mesaneyi temizler,
  • Böbrek taşlarının düşmesine yardım eder,
  • Sinirleri kuvvetlendirerek, her türlü sinir bozukluklarını giderir,
  • Yatıştırıcı ve uyutucudur,
  • Vücuda rahatlık verir,
  • Spazm gidericidir
  • Balgam söktürücüdür,
  • Göğsü yumuşatır, terletici, ateş düşürücü etkisi vardır,
  • Gribal enfeksiyonlarda etkilidir,
  • Astıma, bronşite iyi gelir,
  • Öksürüğü keser,
  • Mide ülseri için oldukça faydalıdır, balla karıştırılarak içilir,
  • Mide, bağırsak gazlarını giderir,
  • Kabızlığı giderir,
  • Baş ağrısı ve dönmelerini iyi gelir, migren tedavisinde kullanılır,
  • Sara hastalığına faydalıdır,
  • Burkulma ve ezilmelerden kaynaklanan ağrıları dindirir,
  • Yanıklara iyi gelir,
  • Apse ve çıbanların tedavisinde, iltihapları kurutmada kullanılır,
  • Cilde güzellik verir, çilleri giderir,
  • Çiçeklerinden elde edilen su yüze sürülür,
  • Yüzdeki ergenlik çıbanlarını yok eder,
  • Saç dökülmesini önler,
  • Ateşin düsmesine yardim eder.

    Çay: Yarım çay kaşığı çiçek - yaprak karışımı 150 ml sıcak suda haşlanarak 10 dakika ağzı kapalı olarak demlenip, süzülür. Kuvvetli olarak yapmak için 1 çay kaşığı kullanılır. Günde 2 - 4 çay fincanı sıcak olarak içilir. Her zaman taze olarak demlenmeli ve çok bekletilmemelidir.

    Banyo: Büyüklerde 500 gr. Çocuklarda 250 gr. Çiçek - yaprak karışımı 3 litre sıcak suda ağzı kapalı olarak 10 dakika haşlanıp, süzülür ve banyo suyuna kariıtırılır.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Ihlamur ağacının kabuğu dekoksikasyon yapılarak yatıştırıcı, safra söktürücü olarak kullanılır. Kabuklardan hazırlanan merhem yara iyileşmesinde kullanılır. Ihlamur ağacının kabuğunun altındaki lifler toplanır dövülerek hamur haline getirilir. Bu hamur yaraların tedavisinde kullanılır.

    Terletici olarak;
    1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 6-8 dakika demlendikten sonra süzülür. Biraz bal ile tatlandırılarak, sıcak içilmelidir. Kesinlikle kaynatılmaz!

    Bitki karışımı;
    Ihlamur, kuşburnu, papatya, nane ve hatmi, eşit oranda, ince kıyılmış olarak karıştırılır. Demleme biçimi ıhlamurda olduğu gibidir. Kesinlikle kaynatılmamalıdır!

    Yogi çayı;
    Ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.

    Ihlamur çayı göz banyosu içinde kullanılır. Gözdeki kızarıklığı alır.

    Çocuklar banyo yaptırılırsa iyi gelir.
NANE

Anavatanı Akdeniz Bölgesi ve özellikle Anadolu, Mısır’dır. Nane bitkisi tohumla üretilebilirse de, pratikte bu yol kullanılmaz. Nane kök, gönde veya yaprak çeliği ile üretilir. En çok kök çeliği kullanılır. Çok yıllık bir bitkidir, fakat vegetatif ve generatif gelişmesini aynı yıl içinde tamamlar. İlkbaharda ve Gün uzunluğuna bağlı olarak sayısız sürgünler meydana gelir. Gün uzunluğuna bağlı olarak, Mayıs ayından itibaren generatif gelişmeye başlar. Bitkiler çiçeklenir. Ağustos’ dan sonra generatif gelişmeye başlar. Bitkiler kışa girerken üst aksam kurur ve toprak altı kök gövdesi ile kışı geçirir. Ertesi yıl kök gövdesinden yeniden sürgünler meydana gelir. Böylece yıllar boyu nane aynı hayat çemberiyle yaşamını sürdürür. Saçak kök görünümündedir. Derinliği 60-100 cm kadar iner. Köklerin büyük bir bölümü toprağın 20-30 cm derinliğinde bulunur. Gövde, yapraklar rahatlıkla kök salabilir. Yarı odunsu bir gövdesi vardır. Gövde 40-80 cm kadar boylanır. Başlangıçta gövde yeşildir. Zamanla dip kısmından yukarı doğru gövde odunlaşmaya başlar. Rengi mor veya kahverengine dönüşür. Gövde boğum ve boğum aralarından meydana gelir. Boğum araları yetişme koşullarına ve çeşit özelliğine bağlı olarak 2-3 cm arasında değişir. Gövde bazı çeşitlerde yuvarlak, bazı çeşitlerde köşelidir. Mayıs ayından başlayarak Haziran ve Temmuz aylarında her sürgünün uç kısmında çiçek tomurcukları oluşumu meydana gelir. Yapraklar gövdenin boğumlarından, karşılıklı iki adet çıkar. Yapraklar uzun, oval uç kısımları sivri olup yaprak üst kısımları damarlı, bu yüzden üzeri pürüzlüdür. Rengi açık yeşil, koyu yeşil, bazen antosiyan içerir. Bu yüzden rengi morlaşır. Alt yüzünde damarlar dışarı çıkmıştır. Genellikle alt yüz mat yeşil renkli olup damarlar mordur. Alt yüzde tüyler bulunur. Bazı çeşitlerde hem alt hem de üst yüz tüylüdür. Tüyler seyrektir. Yabani tiplerde yaprak rengi açık yeşil veya gri yeşil olabilir. Yapraklarda yağ bezeleri bulunur, kendine özgü bir kokusu vardır. Naneler uzun günde çiçek açar. Çiçekler sürgün uçlarında başak şeklinde meydana gelir. Çiçekler erdişi olup, uzun ince bir boru görünümündedir. Çanak yaprakları 4 adettir. Çiçek sapında birleşmiş olup üst kısmında birbirinden ayrılır. Uç kısımları sivri, rengi yeşil, mor yeşildir.Taç yapraklar dipte boru biçiminde, uçta 4 çalı ve mor renklidir. Dört adet erkek organ, uzun saplı ve iri takkelidir. Dişi organ ortada bulunup ince uzun bir dişicik tepesi iki parçalıdır. Yumurtalık 4 karpellidir. Bir çiçekte 2-6 arasında tohum bulunur. Yabancı döllenmeyi arılar ve böcekler gerçekleştirir. Yabancı döllenmeye neden, dişi organ boyunun, erkek organ boyundan daha uzun olması gösterilir.

Nane tüketiminin faydaları;

  • Mide ve bağırsak gazlarında kullanılır,
  • Bulantıları keser,
  • Kalp çarpıntısına iyi gelir,
  • Sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir,
  • Karın ağrısını keser,
  • İshali durdurur,
  • Safra kesesi taşlarını düşürmeye yardımcıdır,
  • Baş ağrısı, migren, sinüziti engeller,
  • Diş ağrısını hafifletir,
  • Halsizlik durumunu giderir,
  • Bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda tedavi edici özelliği vardır.

BİRKAÇ ÖNERİ;
Nefes Kokusu İçin:
Naneye kendine özgü tadı ve kokuyu veren aromatik yağ, aslında nefes kokusuna neden olan mikropları öldüren güçlü bir antiseptiktir. İhtiyaç duyduğunuz her an, bir bardak nane çayı için,

Böcek Isırığı Ve Sokması İçin: Hızlı bir şekilde rahatlamak için, böcek tarafından ısırılan yerin tam merkezine bir damla nane ruhu damlatın. Nane ruhu, lokal anestezik ve antiseptik özellikleri nedeniyle yıllardır geleneksel olarak kullanılmaktadır. Kaşınmayı ve ağrıyı azaltır, ısırılan bölgeyi ferahlatır. Uygulamadan sonra, gözünüze bulaşmaması için ellerinizi yıkayın,

Nefes Darlığı İçin: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır,

Tüylenmeye Karşı: Bazı bayanlarda erkeklik hormonunun fazla çalışması sonucu tütylenme meydana gelir, bu durum da kesinlikle doktor teşhisi şarttır. Bundan sonra eğer sorun testesteron yani erkeklik hormonun fazla çalışmasından dolayı meydana geliyorsa İbrahim Saraçoğlu nane kürünü tavsiye ediyor.
Bunun için hergün 15 gün boyunca 1 yemek kaşığı taze naneyi kıyın ve ağzınızda çiğneyin ve iki yudum su içerek yutun. 15 gün boyunca hergün yapın. Birkaç gün ara verin ve yine 15 gün daha kıyılmış naneyi yiyin. Bu kür sizin hormonlarınızın normal sevisine gelmesine yardımcı olacaktır.

MEYVE KUPLARI

Malzemeler;
1 adet şeftali,
1 adet armut,
5 adet çilek,
3 adet kayısı,
10 adet üzüm (siyah ve beyaz),
10 adet kiraz,
5 adet vişne,
Nar ekşisi,
5 yaprak nane.

Hazırlanışı;
Şeftali, armut, kayısıların, kiraz ve vişnenin çekirdeklerini çıkarın. Büyük meyveleri küp küp doğrayın küçük meyveleri ise doğramadan karışıma katın. Üzerine biraz nar ekişisi gezdirin ve neneler ile süsleyerek tatlandırın.
Afiyet Olsun

REZENE

Anayurdu Güney Avrupa olan ve yurdumuzda Ege ve Akdeniz bölgelerinde haziran-ağustos ayları arasında sarı renkli çiçekler açan bir buçuk-iki metre boylarında iki yıllık kokulu otsu bitkilerdir. Yaprakları saplı ve tüysüzdür. Bitkinin gövdeleri dik, içleri boş silindir şeklinde ve tüysüzdür. Çiçekler uzun saplı ve bileşik şemsiye durumundadırlar. Meyveleri silindir şeklinde tüysüz ve yeşilimsi esmer renktedir. Tohumları protein ve yağ bakımından zengin bir besi dokuya sâhiptir. Birçok çeşidi vardir. Daha çok kayalık ve kurak yerlerde yetişir. Bitkinin kullanılan kısımları meyve, kök ve yapraklardır. Rezene meyveleri müsilaj, şeker, nişasta, tanen, sâbit ve uçucu yağlar taşır. İçerğinde A - B2 ve C vitaminleri ayrıca Boron, Bakır, Çinko, Fosfor, Iyot, Kalay, Kalsiyum, Klor, Kobalt, Krom, Kükürt, Magnezyum, Mangan, Nikel, Potasyum, Silikon minerallerini içerir. Ağzı sıkı kapalı kaplarda serin ve kuru yerlerde 1 yıl saklanabilir.

Rezenenin tüketiminin faydaları;

  • Anne sütünü çoğaltıcı ve yatıştırıcı (müsekkin) olarak çay veya toz hâlinde kullanılır
  • Yaraları iyileştirir,
  • İdrar arttırır ve sistit hastalığına iyi gelir,
  • Boğmaca hastalığına iyi gelir,
  • Dalak hastalıklarında faydalıdır,
  • Kan çıbanına iyi gelir,
  • Göz zafiyetlerinde kullanılır,
  • Balgam söktürücü özelliği vardır,
  • Sindirim sorunlarından kaynaklanan baş ağrılarını dindirir,
  • Adet görme zorluklarını giderir,
  • Akciğer hastalıklarını iyileştirir,
  • Cinsel gücü ve isteği arttırır,
  • Gözlere iyi gelir,
  • Hazmı kolaylaştırır,
  • Açlık hissini yatıştırır,
  • Teskin edici etkisiyle, sinirleri yatıştırır ve mutluluk hissi verir,
  • Özellikle bebek ve çocuklarda mide-bağırsak sistemindeki krampları hafifletir.

    Yan etkileri;
    Çok ender olarak deri alerjileri görülebilir. Uçucu yağlar ishal ve alerji yapabilir, istem disi kas kramplar yapabilir, solunum sisteminde teklemelere sebep olabilir.

Çay: 1-2 tatlı kaşığı rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Şarap: 30 gr tohum 1 litre kırmızı şarapta ara sıra çalkalanarak 2 - 3 hafta bekletilip süzülür. Ağzı sıkı kapalı şişelerde serin bir yerde saklanır.

BİRKAÇ ÖNERİ;
Bebek mamalarına rezene çayı karıştırıldığında, gaz sancıları yaşanmaz,

Rezene-anason-frenk kimyonu eşit oranda karıştırıldığında, hem daha etkili, hem de daha lezzetli bir çay hazırlanabilir. Demleme biçimi aynı rezene çayı gibidir,

1-2 yemek kaşığı dolusu rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, yarım veya bir litre kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, büyük bir havluyla kafa örtülür ve gözler 5-10dakika boyunca etkilenmeye bırakılır. Rezene banyo kabına çok yaklaşılmamalı, buhar banyosundan sonra hemen serin havaya çıkılmamalıdır. Bu banyo suyu ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir,

Yarım bardak ılık suya 40-50damla tentür eklenir, göz banyosu veya kompres biçiminde kullanılark gözdeki ağrılara iyi gelir,

Yorgun,iltihaplı veya iyi göremeyen gözler rezene çayı ile günde 2-3kere yıkanabilir veya bitki buğusuna tutulabilir,

İştah açıcı olarak yemeklerden yarım saat önce, sindirimi uyarmak ve şişkinliği gidermek için yemekten sonra,tatlandırılmadan içilir,


Öksürük ve akciğer hastalıklarına karşı, günde 3-4bardak taze demlenmiş sıcak çay biraz balla tatlandırılarak yudumlanır. Şeker hastaları tatlandırmaz,

Gaz söktürücü olarak kaynatarak içilir veya meyveleri kavrulur, dövülür ve balla karıştırılarak sabahları birer tatlı kaşığı alınarak kullanılır. Karın ağrısına yol açan fazla gazlardan kurtulmak için, yarım çay kaşığı rezene tohumu çiğnenir,

Yüzü derinden temizlemek üzere, ezilmiş tohumları yüz maskelerinin formülüne katılır,

Her gün meyvesi dövülüp balla karıştırılarak bir kaşık tüketilirse veya kaynatılarak çayı içilirse insan sağlığına kattığı bir çok yararla birlikte cinsel gücü ve isteği arttırır,


NERELERDE KULLANILIR?
Tohumu:
Soslar, balık yemekleri ve ekmek yapımında kullanılabilir. Ayrıca yeni sürgünleri kışın salatalara eklenir. Tohumu çiğnenirse nefesi ferahlatır ve soluğun kokusunu temizler.

Yaprağı: Salata ve sebze yemeklerinin üzerine doğranır. Çorba ve yağlı balık yemeklerine katılır. Yaprakları kaynatılarak çay olarak içilir

Gövdesi: Körpe gövdesinden salata yapılır.

Soğanı: Çiğ olarak dilimlenip sandviç veya salatalara eklenir. Ayrıca kök sebzesi olarak pişirilebilir.

Güzellik için: Tohum ve yaprağı kaynatılıp buharı yüze uygulanırsa gözeneklerin açılmasını sağlar ve cildi derinlemesine temizler.

BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bir zamanlar adını verdiği Attika Ovası’nda bolca yetişirdi. Burası M.Ö. 490’da, Yunan komutanı Miltiades’in Pers saldırısını geri püskürttüğü ve er Pheidippides’in (diğer adı Ariston) zafer müjdesiyle Marathon’dan Atina’ya 40 km’lik koşuyu gerçekleştirdiği ovadır. Marathon sözcüğünde aynı zamanda, insanoğlunun ateşi keşfedip, yemek pişirmeyi buluşunun kökenindeki söylence vardır. Çünkü Prometheus, tanrılardan çaldığı içten içe yanan bu paha biçilmez nimeti, dev bir rezenenin içinde getirir.
--------------------------------------------------------------------------------
En eski kültür bitkilerinden biri olan Rezene, Romalılar tarafından da iyi değerlendirilmişti. “Bir gladyatörün güçlü ve haşin olmasını istiyorsanız, yemeklerine rezene katın. Eğer o savaşır ve yenilirse ölüsüne rezeneden çelenk takın.” Uzun ziyafetler döneminde Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınları ise şişmanlığı önlemek için rezene yerlerdi. Çünkü tohumları gaz söktürücü olarak kullanılan ve genç sürgünleri ise sebze olarak yenen rezene, koku vermek amacıyla da şekerleme likör, pasta ve ilaçlarda kullanılırdı. Sonradan bu uçucu yağ-katı yağ, sabun ve parfüm sanayinde de kullanılmaya başlandı.
--------------------------------------------------------------------------------
Eski Mısır ve eski Mezopotamya’da “Materia Medica”larında kayıtlıydı. Anglosaksonlar ise şeytana karşı olan gücü nedeniyle rezeneyi dokuz yararlı ottan biri sayardı.
--------------------------------------------------------------------------------
İmparator Şarl iyileştirici özelliklerinden ötürü 812 yılında rezenenin imparatorluk bahçesi için gerekli olduğunu söylemişti.
--------------------------------------------------------------------------------
İngiltere Kralı II. Edward’ın doktoru olan Gaddesdenli John (1280 -1361) körlük tedavisinde, rezene ve maydanoz şarabı kullanılabileceğini gösterdi.
--------------------------------------------------------------------------------
Ege'de 'Arapsaçı' namıyla anılan rezene Türkiye'nin farklı köşelerinde farklı isimlerle tanınıyor. Mesela, İnebolu halkı ona 'Bokluk otu' adını yakıştırırken, Diyarbakır'da 'Mayana' diye biliniyor. Adanalılar ise rezeneyi, 'Rezdane' ve 'Sincilip' olarak sofrasına taşıyor.

01 Temmuz, 2008

LABADA - KUZUKULAĞI

Türkiye’de bütün Anadolu’da yetişmektedir. Sulak yerlerde kendiliğinden yetişen, aynı zamanda tarımı da yapılan ve 0,5-2 m. arasında boylanabilen, çok yıllık otsu bitkidir. Kazık kökü dallı olup dışı kahverengi ve içi sarıdır. Yuvarlak kesitli dik gövdesi, uzunlamasına çizgili ve genellikle kırmızımsı renklidir. Yaprakları almaşık dizili, saplı, uzunca, oval ya da elips biçimli ve kenarları hafif dalgalı olur. Yazın açan çiçekleri gövdenin tepesinde kırmızımsı yeşil renkli salkımlar halinde bulunur. Çiçek organları 6 parçalıdır. Bitki, çiçeklerinden olgunlaşan meyvesindeki tohumlarla çoğalır. Ülkemizde yetişen 25 kadar türü vardır.
Labadanın yapraklarında çeşitli mineral ve vitaminler; kazık köklerinde nişasta, yağ, şeker, reçine ve antrakinon türevleri bulunur. Anadolu'nun bazı yerlerinde labada yapraklarıyla salata, sebze yemekleri ve 'efelek dolması' denilen özel etli yemeği yapılır. Meyvelerinin demlendirilmesiyle yapılan 'gığış çayı' bazı yerlerde çay yerine içilir.

Labada tüketiminin faydaları;
  • Yaprakları, bedeni güçlendirici toniktir,

  • İştah açıcıdır,Kanı ve bağırsakları temizler,

  • Hafif müshil etkisi vardır,

  • Deri hastalıklarında etkilidir,

  • Çıbanları olgunlaştırır,

  • Yara ve egzamaları iyileştirir,

  • Kaşıntıları keser,

  • Anne sütünü artırır,

  • Hamilelerde mide bulantılarını azaltır,

  • Mesane tıkanmasını giderir.

    Çay; 1 litre sıcak suya 50 gr. taze labada yaprağı konulup 15-20 dakika kadar kaynatılır. Böylece elde edilen dekoksiyon, günde iki-üç kez birer bardak alınır.

http://www.kodarsivim.tr.gg

En çok hangi bölümle ilgilisiniz?

Bitkilerin Şifa Dağıttığına İnanıyor Musunuz?