24 Haziran, 2008

AHLAT – YABANARMUDU

Avrupa, Asya, Afrika ile Amerika kıtalarında yaygın olan ve ülkemizde genellikle çayırlık alanlarla yol kenarlarında yetişen, çokyıllık otsu bitkidir. 5-30 cm. arasında boylanabilir. İçi kengel denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet oluşturan derin dişli yapraklarını ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek saplarını taşır. Bu sapların tepesinde kömeç halindeki altın sarısı çiçekleri ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar. Daha sonra çiçek kömeçlerinden oluşan ve tohumlarını taşıyan beyaz bir top görünüşündeki meyve kapçıkları en hafif rüzgarda uçup çevreye dağılır. Bitki böylece döküp yaydığı tohumlarıyla çoğalır.Kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır. Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.

Ahlat tüketmenin faydaları;
  • İshal keser,

  • Zehirli hayvan sokmalarında, filizi ezilip yaraya sürülür,

  • İdrar söktürür,

  • Mesane ve kalın bağırsak iltihaplarını giderir,

  • Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser,

  • Karaciğer şişkinliğini indirir,

  • Böbrek ve safra taşlarını düşürür,

  • Sarılıkta faydalıdır,

  • Anne sütünü artırır,

  • Taze filizleri kırıldığı zaman akan sütü dişleri temizler,

  • Safra salgılarını söktürür,

  • Kabızlığı giderir,

  • Gut hastalığına iyi gelir,

  • Uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır.
DOMATES (Lycopersicon esculentum)

Ana Vatanı, Amerika, Peru ‘dur. Tüm dünyada yetiştirilir. 50 - 200 cm kadar büyüyebilen, desteklenmeden pek büyüyemeyen, üzeri pürtüklü,çok dallı bir gövdesi vardır. Gövde gençken üzeri hafifçe tüylüdür. Bitki ezildiğinde kendine özgü kokular salan bezelere sahiptir. Yapraklarının üstü değişik yeşil tonlarda, altları ise mavimsi kül rengindedir. Sarı renkli çiçekleri olan ve kendi kendini dölleyebilen erselik özelliğe sahiptir. Döllenme olayı diğer domates bitkileriyle de olur. İçeriğinde A, B2, B3, C, K, E, Alfa, tokoperol vitaminlerini, fosfor, iyot, sodyum, kalsiyum, magnezyum, potasyum, sülfür, klorür, çinko, ribidyum, mangan, boron, bakir, flor, nikel, molibden, kobalt, krom minerallerini içerir.

Domates tüketiminin faydaları;

  • Yemek borusu, akciğer, ağız, gırtlak, pankreas, bağırsak,mide ve prostat kanserlerini önler,
  • Yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatır,
  • Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur,
  • Vücudun su tutmasını engeller,İdrar attırır,
  • Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını ve kanın durulmasını sağlar,
  • Damar sertliğini giderir,
  • Vücudu kalp hastalıklarına karşı korur,
  • Romatizma ve nikriste faydalıdır,
  • Safra ve böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur,
  • Üremiyi (böbrek rahatsızlıkları) düşürür,
  • Çıbanların olgunlaşmasını sağlar,
  • Kabızlığı giderir,
  • Hazmı kolaylaştırır,
  • Mide ve bağırsakların düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar,
  • Cilde tazelik ve pembelik verir,
  • İsiliği ve mayasılı giderir,
  • Nasırların sökülmesine yardımcı olur,
  • Arı sokmasında ve yanıkların tedavisinde yararlıdır
  • Kalp büyümesini ve yağlanmasını engeller,
  • Sperm yoğunluğunu ve hareketliliğini arttırarak kısırlığı önler
  • İyi huylu prostat büyümesini engellemeye ve dolayısıyla idrar yapma zorluğunun giderilmesine iyi gelir,
  • Kolestrol düşürmeye yardımcı olur,
  • Katarakt önleyici,
  • Yüksek miktarda tüketimi sedef hastalığının tekrarlama oranını düşürür,
  • Sağlıklı bir deri oluşumunu destekler,
  • Domates ve domates salçası güneş ışığı ve radyasyon yanıklarına karşı cildimizi korur,
  • Sarılığın azalmasında yardımcı olur,
  • Apandisit oluşumunu engeller,
  • Domates suyu sinüzitlerin iyileşmesine yardımcı olur,
  • Alzheimer hastalığını önler,
  • Osteoporoz riskini azaltır.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Cildi canlandırırcı maske;
    İki domatesi fırında pişirin,kabuklarını soyun miksere koyun, yumurta sarısı, bir kaşık badem yağı, yarım fincan süt ve şeftali suyu ilave edilerek karıştırın. Bir kaba boşaltın beş dakika kısık ateşte tutulduktan sonra indirin Süzme bal karıştırıln yüzünüze maske olarak uygulayın maden suyu ile yıkayın.

    Sivilce ve kırışıklıklar için;
    İki tutam kurtulmuş düğün otu, bir tutam kabak çekirdeği toz haline getirilir. Ezilen kavunla birlikte iyice karıştırılarak lapa yapılır. Elde edilen lapaya bir fincan domates suyu ve bir çorba kaşığı badem yağı eklenilir. Yüzde 20 dakika tutularak maden suyu ile yıkanır. Sivilcelerin ve kırışıklıkların giderilmesinde etkinlik sağlar. Aynı zamanda şampuan olarak da kullanılır.

    BİLİYOR MUYDUNUZ?
    Bir bardak domates suyuna bir adet çiğ yumurta kırın, Cystein adlı bir tür protein içeren bu karışım vücuttaki zehirli maddelerin bir an önce dışarı atılmasını sağlar,
    ------------------------------------------------------------------------
    Domates suyu aynı miktarda kereviz suyuyla karıştırılarak içilirse faydası daha fazla olur.
    ------------------------------------------------------------------------
    Domatesin kendine has kokusunu istiyorsanız bir saat güneşte bekletin ,
    ------------------------------------------------------------------------
    Ekşiliği pişerken içine konulacak bir tutam şekerle daha dengeli ve lezetli olacaktır,
    ------------------------------------------------------------------------
    Domatesin kabuklarını kolayca soyabilmek için üstünden artı işareti olarak kesin kaynar suda 1-2 dakika tutun kolay soyulduğunu göreceksiniz.

    DOMATES SOSU
    Malzemeler;
    4 adet domates
    2 yemek kaşığı yağ
    Nane
    Karabiber
    Kırmızı pulbiber
    Kimyon


    Hazırlanışı;
    Domatesleri rendeleyin kızdırdığınız yağın içerisine katın ve
    domatesler suyunu bırakıp rengini değiştirene kadar pişirin.
    Pişmeye yakın baharatlardan dilediğiniz katar katarak
    karıştırın.
    Servis tabağına alarak üzerini taze nane veya maydanozlarla süsleyerek servis yapabilir, patates kızartmasının, köftelerin, makarnanın yanında sos olarak kullanabilirsiniz.
ZENCEFİL (Zingiber Officinale)

Anayurdunun Güneydoğu Asya olduğu sanılmakta, günümüzde Hindistan ve Malezya ile diğer bazı tropikal bölgelerde yetiştirilmektedir. Antalya ve Adana gibi sıcak olan şehirlerimizde yetiştirilebilir kışın serada yazın dışarıda olabilir. Zencefil bitkisi Güneydoğu Asya’dan gelen bir bitkidir ve şimdi Jamaika ve diğer tropikal alanlarda da ekilmektedir. 120 cm.'ye kadar boylanabilen bitkinin bir yıllık ömrü olan gövdesinin, kamışınkini andıran duruşu vardır. Tarçın kokusuna benzeyen özel kokulu, 15-20 cm. uzunluktaki sivri uçlu ve mızrak biçimli yaprakları, gövdeyi saran kılıflardan çıkar. Kozalakları anımsatan küçük, beyaz ve üzeri mor lekeli çiçekleri pek seyrek açar ve kısır olurlar. Zencefilin kalın, etli, lifli ve boğum boğum yapılı kökgövdesi (rizomu) kahverengi sarımsı olup bundan yumrukökler çıkarak çevreye yayılır. Bitki, bu rizomların bölünüp ekilmesiyle çoğaltılır.Zencefil Çinli bitkibilimciler tarafından 2,500 yıldan fazla süredir yemek lezzetlendirici olarak ve aynı zamanda ilaç olarak kullanılmıştır.Tropik ülkelerde kültürü yapılmaktadır. Taze zencefilin içerisinde B6 , C vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, manganez ve lif gibi mineraller vardır.

Zencefil tüketinin faydaları;
  • Metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahiptir,

  • Faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılır,

  • Akciğerleri temizler,

  • Terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar,

  • Her türlü vasıtanın (uçak, tren, otomobil, otobüs, gemi vb) sebep olduğu baş dönmesi ve kusmaya karşı kulanılır,Hazımsızlık ve iştahsızlık ta etkilidir,

  • Gribe karşı etkilidir,

  • İçhuzursuzluk gibi şikayetlerde tavsiye edilir,

  • Kansere karşı kulanılmaktadır,

  • İyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir,

  • Doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır,

  • Kanı sulandırır,

  • Damarları açar, pıhtılaşmayı önler.

    Yan etkileri;
    2 yaşın altındaki çocuklara verilmemesi gerekir, 2 yaşın üstündeki çocuklarda ise baş ağrısı, mide bulantısı ve sindirim sistemi kramplarının tedavi edilmesi için kullanılabilir.4 Yetişkinlerde ise zencefil tüketiminin günlük 4 gramı geçmemelidir, zencefilin aşırı dozda tüketilmesi halinde göğüste hafif yanma hissedilebilir.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda;Bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler.Balgamı söktürür, öksürüğü keser.

    Öksürük için;
    Zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz.
    Kurutulup öğütülerek toz haline getirilmiş kökleri ekmek, tatlı, pasta, şarap ve bazı likörlerin yapımında kullanılır.

    Kışın salepin üzerine tarçın yerine zencefil serperek içilmesi yorgunluğu alır, sinir sistemini düzeltir.

    Taze zencefil kökünden yapılan turşu sofralara güzel bir çeşni olmanın yanında sindirime faydalı bir takviye olur.

    Bal ve toz zencefil karışımından hazırlanan macun, günde üç tatlı kaşığı yenildiğinde bel ve bacak ağrılarını, romatizmayı tedavi eder.

    DİPNOT; Zencefilin kurusu değil tazesi etkilidir.

23 Haziran, 2008

BİBERİYE (Rosmarinus officinalis)

Ana Vatanı Akdeniz kıyılarıdır. Türkiye’de yetiştiği yerler: İstanbul, Ege ve Akdeniz bölgelerinde bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Tarsus, Adana ve İskenderun da yabani olarak yetişir. Biberiye genellikle deniz kıyısında yetişir. Bütün ilkbahar ve yaz boyunca soluk - mavi renkli çiçekler açan, 1 - 2 m yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen bir bitkidir. Gövdeleri dik ve çok dallıdır. Dalları kül renginde ve pullu bir kabuğa sahiptir. Yaprakları mızrak gibi, etli ve yeşil renkli, dil biçiminde, altları havlı ve beyazdır. Çiçekleri dalların uçlarında, yaprakların tabanlarında bulunur. Soluk mavi, bazan beyaz olan çiçekler Nisan - Mayıs aylarında açarlar. Meyveleri esmer renkli ve fındıksıdır. Kuşdili olarak da bilinir. İçeriğinde kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, fosfor minerallerini barındırır. İyice kuruyan yapraklar, ince bir şekilde kıyılarak hava almayan kaplara konularak saklanır.

Biberiye tüketiminin faydaları;
  • Kabızlık yapabilir,

  • Mide, bağırsak ve hazım sistemi uyarıcısıdır,

  • Mide ve bağırsak gazlarını söktürür,

  • Safra arttırıcı ve idrar söktürücüdür,

  • Uyarıcı olup karaciğerin işlevlerini görmesi, safra üretimi ve hazmın başlatılmasında yardımcı olur,

  • Biberiye yağı ovarak romatizma ağrılarına karşı kullanılır,

  • Harici olarak yaraların tedavisinde kullanılır, antiseptiktir,

  • Kan dolaşımını arttırır ve sinir sistemini uyarır,

  • Antidepresiftir,

  • Spazm çözücüdür,

  • Kan basıncını arttırır,

  • Vücut yorgunluğunu gidermede faydalıdır, direnci arttırır,

  • Adet söktürücüdür, adet düzenlemede faydalıdır,

  • Egzema ve eziklere iyi gelir,

  • Migren tipi baş ağrılarına iyi gelir,

  • İdrar üretim ve akışını arttırır,

  • Alerjileri iyileştirir,

  • Gut hastalığına iyi gelir,

  • Kas ağrılarını hafifletir,

  • Romatizmaya iyi gelmektedir,

  • Kan dolaşımını geliştirir,

  • Kılcal damarların geçirgenliğini ve kırılganlığını azaltır,

  • Yapraklarının ekstresi yüksek tansiyonlu kişilerde kan basıncını düşürür,

  • Safra akışını canlandırır.

    Yan Etkileri:
    Günlük kullanim 900 mgr. ı geçmemelidir, fazlası zararlı olabilir. Uçucu yağı içilmez, mide, bağırsak ve böbrekleri tahriş eder, fazlası ise epilepsiye sebep olur. Biberiye yaprakları çocuklarda ishale neden olabilir. Orta dereceli şeker hastaları biberiye yağı haricindekileri korkusuzca kullanabilir; yağı ciltte kaşıntı yapabilir.

    Çay: 1 tatlı kaşığı bitki 200 ml. kaynar suda haşlanır. Sonra 10 - 15 dakika demlenir, süzülür.

    Tentür: 1 avuç dolusu kuru yaprak(50 - 60 gr.) 250 ml %70 lik alkol içinde her gün arasıra çalkalanarak 15 gün civarında bekletilir, süzülür. Günde 3 defa yemeklerden önce bir çay kaşığı kadar alınır ya da paketinin üzerindeki talimata uygun olarak kullanılır.

    Şarap: 1 avuç dolusu kuru yaprak(50 - 60 gr.) 1 litre beyaz şarapta 15 gün dinlendirilip, süzülür.

    Banyo: 1 avuç dolusu kuru yaprak(50 - 60 gr.) 1 litre suda kaynatılıp, 30 dak. demlenerek, süzülür. Banyo suyuna katılır. Banyodan sonra 1 saat uzanılarak dinlenilir. Yatmaya yakın yapılırsa uyku kaçırabilir.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Saçlar;
    Çayı ile yıkandığında esmer ve kızıl saçlıların saç renklerini canlılaştırır. Biberiye yağı ile masaj yapıldığında saç folikülleri canlandırıldığından saç dökülmelerini engeller.

    Bir fincan kaynar suya en az 2 çorba kaşığı kuru biberiye yaprağı atarak, kuvvetli bir biberiye çayı yapın. En az 20 dakika demledikten sonra, süzün ve soğutun. İsterseniz çaya birkaç damla biberiye yağı da damlatabilirsiniz. Bu çayı, saçınızı şampuanladıktan sonra durulama suyu olarak kullanın. Saçınızda bir tabaka bırakmayacağı için durulamanıza gerek yok. Ama isterseniz birkaç dakika sonra durulayabilirsiniz.

    Hafıza İçin:
    Bir mendile birkaç damla biberiye yağı damlatıp koklayın. Cebinizde veya çantanızda taşıyıp, ara sıra koklayın. Bu bitkinin hafızayı ve konsantrasyonu iyileştirici ve geliştirici özelliği yüzyıllar öncesinden biliniyor.

    Çayı ile yapılan gargara ağız, nefes kokularını gidermeye yardımcı olur.

    Diş eti veya dişlere sürüldüğünde geçici olarak diş ağrılarını dindirir.

    Sakaklara yağı ile masaj yapmak veya bitki çayını içmek hafızayı geliştirir.

    Biberiye yağı cilde uygulandığında, cilt yüzeyindeki kan akışını arttırır.

    Evde kullanımı: Taze dallı biberiyeyi bir odanın serin bir yerde saklayın. 2 bardak suda bir avuç dolusu biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Banyo ve mutfak temizleyicisi olarak mikrop öldürücü bir solüsyondur.

    Dekoratif olarak kullanımı: Biberiye dallarının güzel kokulu bir gövdesi vardır. Halkalar halinde örülüp çelenk olarak süslenir.

    Yemeklik olarak kullanımı: Çiçeklerini, kristalize etmek ve süslemek için salataya karıştırılabilirsiniz. Meyve püresine 450 gr şekeri krema ile karıştırıp biberiyeyi ekleyin. Yaprakları idareli bir şekilde katılarak ekmeği, yemek ya da kek olarak da geniş bir yiyecek alanında kullanılabilir. Biberiyeyi pişmiş patateslere lezzet vermek ve yağını da sebzelere tat vermek için kullanın.

    Pratik olarak kullanımı: Yaprakları soyulduğunda, barbeküye güzel bir koku vermek için biberiye dalları ateşte yakılır.

    BİLİYOR MUYDUNUZ?
    Biberiye, antik Romalılar tarafından tütsü olarak kullanılırdı ve bir efsaneye göre Hz. İsa bebekken bir biberiye çalılığının altında korunmuştur.
    -----------------------------------------------------------------------------------
    Romalılıar biberiyeyi defin törenlerinde kullanmayı orta çağa kadar sürdürmüşlerdir. Örf ve adetleri gereği cenaze törenlerinde biberiye dallarını tabutun üstüne koyarlardı.
    -----------------------------------------------------------------------------------
    Bir biberiye filizi düğme iliğine konulursa iyi şans getirdiği ve hafızayı güçlendirdiği söylenir.
    ----------------------------------------------------------------------------------
    Biberiye çiçeklerinin neden mavi olduğuna dair efsanevi ve güzel bir hikayesi vardır. Mısır’da kutsal bir ailenin bezgin kızı olan Mary pelerinini biberiyenin beyaz çiçekleri üzerine örtmüş. Mary’nin peleriniyle çiçekler mucizevi olarak değişerek mavi renkte olmuş.
    -----------------------------------------------------------------------------------
    Biberiye yağının iltihaplı hastalıkları tedavi ettiğini zannederlerdi.
    -----------------------------------------------------------------------------------
    Avrupa'da eskiden, uyurken, yastık altına biberiye koymanın şeytan ve kabuslardan koruduğuna inanılırdı.
KEKİK

Anavatanı Sibirya'dır. Türkler tarafından Anadolu'ya getirilmiş, daha sonra Avrupa'ya yayılmıştır. 60-120cm. boylanabilen çalımsı bitkisi ömürlüdür. İnce uzun parlak yaprakları vardır. Çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında ve çayırlardaki karınca yuvalarının üstünde yetişir. Güneş ve sıcak istediği için, toprak sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık yerlerde çoğalır. Menekşe renkli çiçeklerin kendilerine özgü güzel kokuları vardır. Haziran-Ağustos arası toplanır. Şifası yapraklarındadır. Bunlar saplarıyla toplanır, gölgede kurutulup ufalanır.

Kekik tüketiminin faydaları;
  • Hafızayı kuvvetlendirir,

  • Kalp sancısına iyi gelir,

  • Ödü buruna damlatılırsa da zihni sadeleştirir, hafızayı yeniler,

  • Ciğeri sara hastalığına karşı iyi gelir,

  • Salgı bezlerini uyarıp düzenli çalışmasını sağlar,

  • Her türlü karın ağrısını ve gazı gidericidir,

  • İştah açıcı,hazmı kolaylaştırıcı,

  • Mide bulantısını teskin edici olarak kullanılır,

  • Bağırsak parazitlerine karşı etkidir.

    Kekiğin çiçekli sapı;

  • İdrar söktürücüdür,

  • Vücuttaki yağları eritir,

  • Vücuttaki suyu atar,

  • Hem kilo vermeye, hem de vücuttaki kan sirkülasyonunu hızlandırdığından dolayı kalbe faydalıdır,

  • Spazm gidericidir,

  • Böbrek taşlarının düşürülmesine yardım eder,

  • Afrodizyaktır,

  • Kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir,

  • Adet kanamaları dengelenebilir,

  • Adet zamanlarındaki kramplı ağrılar geçiştirilebilir,

  • Ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir.

    Yan etkileri;
    Tümör yapıcı madde olduğu ve karaciğer üzerinde zararlı etkileri olduğundan dikkatli kullanılmalıdır.
    Kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Fakat Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.
    Hamilelerin kullanmaması önerilir.
    Saf 6 gr kekik yagi içildiğinde öldürücü etki yapabilir.

    Çay Hazırlamak; Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

    Kekik Banyosu; 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

    Kekik tentürü; Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

    Bitki yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

    Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

    Pekmez: Öğle güneşinde toplanmış çiçekler ve saplar bir cam turşu kabına doldurulurken ıslak ellerle nemlendirilirler. Bir sıra bitki, bir sıra ham şeker olmak üzere kap bastıra bastıra doldurulur ve üç hafta güneşli bir yerde bekletilir. Süzme sırasında, şekerlenmiş çiçekler ve saplar, biraz su ile yıkanmalı ve bu su pekmeze eklenmelidir. Elde edilen sıvı ağır ateşte, kaynatmadan ısıtılarak, içindeki suyun buharlaşması sağlanır. Pekmez ne ince, ne de kalın olmalıdır. Bu nedenle, biraz soğutarak denemek gerekir.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Kaynatılarak suyu balla içilmesi;

  • Düşükleri kolaylaştırır,

  • Baş ağrılarına iyi gelir,

  • Geçici olarak tansiyonu düşürür,

  • Balgam söktürücüdür,

    Adet düzensizliği ve damar sertliğinde30gr;
    Kekik, 1 litre suda haşlanır, her yemekten sonra birer kahve fincanı içilir.

    Kan şekerini düşürme;
    1 su bardağı suya yarım kahve kaşığı kekik,yarım kahve kaşığı tarçın konur kaynatılır,süzülür. Sabahları aç karnına içilir.

    Öksürük, astım krizini yatıştırmaya, bronşit ve uykusuzluğa;
    Kekikotu ve sinirli ot karışımından hazırlanan çay, limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak kullanılmalı. Bu çay günde 4-5 kez hazırlanır saatte bir yudum alınarak gün boyuna yayılmalı.Özellikle çocuklarda 5′ er gram kekik,sirke ve biraz tuz ile içilir.

    Ağız antiseptiğidir, diş ağrısını giderir;
    Kimyon ve sirke ile kaynatılıp gargara yapılır.Çocuklarda kansızlığı önler,İshallere ve zehirlenmelere faydalıdır.

    Egzama ve uyuzda;
    kaynatılarak sürülür.

    Sara krizlerinde;
    Günde 2 fincan çay,yıl boyunca,10 günlük aralarla 2 veya 3 haftalık kürler dahilinde içilir.

    Sinirsel yüz ağrılarında;
    Kekikotu, papatya ve civanperçemi, güneşli havada toplanıp bir kuru bitki yastığı hazırlanıp uygulanır.Diğer taraftan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay içilir. Eğer krampta varsa kurutulmuş Kurtpençesi yastığı da uygulanır.

    Kötürümlükte, sinir hastalıklarında, romatizma ve burkulmalarda;
    Kekikotu banyoları yapılır. İçten, günde 2 fincan kekikotu çayı içilir.Dıştan bitki yastığı yatmadan önce ısıtılarak uygulanır. Yastık, mide ve dölyatağı hastalıklarına da iyi gelir.

    Tifo hastalığında;
    20 dakikalık kekikotu banyosu yaptırılır.

    Soğuk algınlığından kaynaklanan öksürüğe;
    Bal ile macun yapılıp yenir. Kesme şekerin üzerine günde 3 defa kekik yağı damlatılıp yenir. Yada Kekikotu pekmezi yemeklerden önce kullanılır.

    Kekik yağı;

  • Tırnak düşerken sürülür,

  • Kan dolaşımını arttırır,

  • Romatizmaya, mide, baş, ve diş ağrılarına iyi gelir.

    Alkol bağımlılığında;
    Bir avuç dolusu bitki,1 litre kaynar suda haşlanır,üstü kapanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa doldurulur ve alkolik kişiye her 15 dakikada bir yemek kaşığı içilir. Bunu mide bulanması ,kusma,dışkı- idrar çıkarma,terleme, yeme-içme için duyulan iştah izler.Bu uygulama gerektiğinde yenilenmelidir.

    Saç bakımı için;

  • Kafa derisindeki mikropları öldürür,

  • Kan dolaşımını hızlandırır,

  • Dökülen saçların yerine yenisini çıkarır,

  • Saçın fazla yağını alır,
    6 bardak kaynatılmış suya 1 avuç kekik konur, üstü kapalı olarak 5 dk. kısık ateşte kaynatılır, demlenir ve tülbentten süzülür. Temiz saç bu tonikle ovulur. 125gr kekik, 1litre suda haşlanarak saç banyolarında kullanılır.

    Kekikle saç yıkama suyu: Bir litre suya; bir avuç kekik koyun. 10 dakika kaynattıktan sonra temiz ve ince bir tülbentten süzün. Bu suya, bir su bardağı limon suyu ilâve edip, saç diplerinizi bu suyla iyice ovarak yıkayın. Bir süre bekledikten sonra ılık suyla başınızı durulayın. Bunu yaparken kükürtlü sabun da kullanabilirsiniz. Aynı işlemi haftada 2 kere tekrarlayabilirsiniz.

    Kepek İçin:
    Tepeleme dolu 4 çorba kaşığı kuru kekiği, alüminyum olmayan bir demlik kullanarak 2 bardak suda 10 dakika boyunca kaynatın. Süzgeçten geçirin ve soğutun. Elde ettiğiniz kekik suyunu, yeni şampuanlayıp duruladığınız saçınıza yavaşça dökerken, yumuşak hareketlerle iyice ovalayıp kafa derinize ulaşmasını sağlayın. Saçınızda bir tabaka bırakmayacağı için durulamanıza gerek yok. Ama isterseniz durulayabilirsiniz.

    Şap hastalığına karşı;
    Hayvanın ağzı kaynatılmış kekik suyu ile yıkanır. Hayvanların dişeti iltihabında bir miktar kekik, şarapla karıştırılarak sürülür.

    Kekikten doğal boyamacılıkta da yararlanılır. Yapraklarından çeşitli mordanlarla bej, gri ve haki renk elde edilir. Yün ve pamuk ipliklerinin boyanmasında kullanılır.

21 Haziran, 2008

KAKAO – HİNTBADEMİ

Vatanı tropik Amerika olan bir ağacın meyvesidir. Kakao ağacını doğal yetişme alanları And Dağları'nın etekleri ile Amazon ve Orinoco ırmaklarının havzalarının 200-400 m yakınlarındaki yükseltilerdir. Orta Amerika'ya Mayalar tarafından getirildiği sanılmaktadır. Ilık iklimlerde düzenli yağmur alan, verimli topraklarda yetişir. Kakao ağacı 4-10 metre boyundadır. Yaprakları derimsidir. Çiçekleri her mevsimde açar. Meyveleri küçük bir Topatankavunu büyüklüğünde oval dilim dilim, sarı esmer veya beyazımsı kırmızı renkte ve uca doğru hafif sivricedir. Meyvelerinde 20-50 adet tohum bulunur ve bu tohumları 2-4 cm uzunluğunda 1-2 cm eninde 0,5-1 cm kalınlığında aynı bademi andırır şeklinde, kabuğu esmer veya kestane renkli içi beyaz, sarı, beyazımsı sarı, eflatun, kan kırmızısı veya karışık renklerde olabilir. Tohumlarının içeriğinde teobromin denilen alkoloid vardır. Kakao yağı eldesinde kullanıldığı gibi, kakaonun tohumları da Çikolata yapımında kullanılmaktadır.







Kakao tüketiminin faydaları;



  • Uyarıcıdır,

  • İştah açıcı ve kuvvet vericidir,

  • İdrar söktürür,

  • Vücuttaki zehirlerin dışarı atılmasını sağlar,

  • Böbrek iltihaplarını giderir,

  • Kozmetik sanayiide ve eczacılıkta fitil yapmakta kulanılır,

  • Yorgunluğu giderir ve vücuda dinçlik verir,

  • Az miktari kalbi kuvvetlendirir,

  • Yüksek tansiyonu düşürür.

    Yan etkileri;
    Fazla içildiği takdirde çarpıntı ve baş ağrısı yapar.







Kakao yağının faydaları;

  • Güneş ışınlarından kurur,

  • Ciltte olan rahatsızlıklarda sürülerek kullanılır,

  • Cildi bronzlaştırır, bronzlaşmada vücutta oluşan çatlaklıklara haricen kullanılır,

  • Doğum öncesi ve sonrası karındaki çatlakları gidericidir,

  • Hamilelik sonrası cilt bozulmalarını gidermede etkilidir,

  • Basur şikâyetlerini azaltmakta etkilidir,

  • Göğüs ucundaki çatlak ve yaraları yumuşatır.


    Çayı: Kakao tozundan 1-2 kahve kaşığı bardağa konur ve üzerine 200-300 ml kaynatılmış su ilave edilir, buna sütte katılabilir.

    Kakao tozu; Kakao ağacının tohumları ya hemen ya da bir süre sonra mayanlandırılır ve ardından kurutulur. Böylece tohumun acı lezzeti kaybolur ve hoş bir koku meydana gelir. Kakao ağacının tohumları ya hemen ya da bir süre sonra mayanlandırılır ve ardından kurutulur. 50 meyveden takriben bir kg, tohum elde edilir. Bu tohumlar kavrularak, un haline getirilip yağı alınır. Yağ çıktıktan sonra katılaşan kakao, yeniden öğütülerek, toz halindeki kakao elde edilir.

    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Güneşlenmeden önce tatlı badem yağı ve susam yağıyla inceltilerek sürülür.

    Sütle gelen gaz, şişkinlik gibi rahatsızlıklarda süte konulan yarım çay kaşığı kakao konulması bu şikayetleri önler,

    Çekirdekleri kahve değirmenleriniz de yada rondo mutfak robotları ile parçalayarak doğal katıksız ham kakao tozu elde edebilirsiniz.

    BİLİYOR MUYDUNUZ?
    Kakaonun bileşiminde teobromin, kafein, kakao sâbit yaği vardir. Bol kalorili bir besindir. Ayrica %40 karbonhidrat, % 18 protein vardir.. Kakao kahve gibi ayrica süt ilâvesi ile de içilebilir. Kakao yagi çikarilmadan, çikolata îmâlinde kullanilir. Kakao yagi seker yapiminda oldugu gibi, pomatlarda da kullanilir.

    Kakao, kırmızı şaraba oranla iki; yeşil çaya oranla üç kat daha fazla antioksidan madde içeriyor.

    BROWNİ
    Malzemeleri;

    2 su bardağı şeker,
    3 yumurta,
    1 paket kakao,
    1 paket margarin,
    1 su bardağı süt,
    1 paket kabartma tozu,
    Kıvama göre un.

    Hazırlanışı;

    Şeker ve yumurtayı şekerler eriyene kadar çırpın. Kakao, süt, margarin ve kabartma tozunu ekleyerek tüm malzemeleri yedirene kadar tekrar çırpın. 1 su bardağı bu karışımdan ayırın. Kıvamı akışkan kalacak şekilde un ekleyin. Yağlanmış kek kalıbına ya da borcam kaba bu karışımı dökün ve fırına verin 180 derecede pişirin. Fırından çıktığında sıcakken ayırdığımız sosu üzerine dökelim. Arzuya göre üzerine hindistan cevizi serpilebilir.

    Şifa olsun önerisi;
    İsterseniz kekin hamuruna çikolata parçaları atabilir, limon kabuğu, portakal kabuğu rendeleyebilirsiniz. Sosuna toz meyve soslarında ekleyebilirsiniz. Böylece kekinize ayrı bir tat katabilirsiniz.

    İsterseniz kekin içerise kabartma tozu eklemeyebilirsiniz...

20 Haziran, 2008

PAPATYA (Chamaemelum nobile):

Anavatanı, tüm Avrupadan Hazar kıyılarına kadar yayılır. Ön Asya, Afganıstan, Pakistan, Ganj kıyılarıdır. Trakya, Istanbul, Marmara, Güneybatı Anadolu’da yaygındır.Mayıs ve ağustos ayları arasında çiçek açan, 20-50 cm boyunda, güzel kokulu bir yıllık otsu bitkidir. İçeriğinde A Vitamini, Çinko - Demir - Kalsiyum fosfat - Magnezyum fosfat - Mangan - Potasyum fosfat mineralleri bulunur. Bileşiminde uçucu yağlar, rezin, acı maddeler ve fenolik bileşikler bulunur. Yol kenarı, boş alanlarda oldukça çok rastlanır. Yaprakları parçalı ve tüysüzdür. Çiçekler dalların ucunda küçük başçıklar (kapitulum) hâlinde bulunurlar. Başçıkların orta kısmında bulunan çiçekler tüp şeklinde ve sarı renkli hermafrodittir. Kenarlarda ise 15-20 tâne dil şeklinde, beyaz renkli dişi çiçekler bulunur. Alman Papatyasi (Anthemis nabilis): Orta Avrupa’da yetişir ve kültürü de yapılır. Dişli çiçekleri beyazımsı renklidir. Memleketimizde 50 kadar Anthemis türü bulunmakta ve İzmir papatyası, yabânî papatya, beyaz papatya gibi isimlerle bilinmektedir.;

Papatya tüketiminin faydaları;

  • İdrar çoğaltıcı etkisi vardır, idrar kesesinin sağlıklı çalışmasına yardımcı olur,
  • İştah açıcıdır,
  • Yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkilere sâhiptir,
  • Basur memelerinde ağrı kesici, tedâvi edici etkiye sâhiptir,
  • Stres azaltıcı ve ruhsal rahatlatıcı olarak kullanılır,
  • Regli dönemlerindeki depresif durumlarını gidermede yardımcı olur,
  • Sindirimi kolaylaştırır,
  • Böbrekteki kumları döker,
  • Kuru derinin rahatsızlığını, sedef hastalığının sebebiyet verdiği deri hasarını, deri döküntülerini, giderir, yaşlı derinin buruşukluklarını giderir ve düzgünleştirir, ultra - viyole radyasyonunun derideki hasarını azaltır,
  • Ateşi düşürür,
  • Sırt ağrılarına iyi gelir,
  • Cilt iltihaplanmaları ve güneş yanıkları için iyidir,
  • Bebeklerde egzemayı iyileştirmede yararlıdır,
  • Çocuklarda ishal kesmede faydalı olur,
  • Artrit, kas krampları ve romatizmayi iyileştirmeye yardımcı olur,
  • Jaundice (göz akı ) rahatsızlığını iyileştirir,
  • Saçın rengini açar ve parlaklaştırır,
  • Kötü nefes kokularını giderir,
  • Baş ağrılarına iyi gelir,
  • Astımın iyileşmesinde faydalıdır.

    Papatya yağı tüketiminin faydaları;

  • Spazm giderir,
  • Ağrıları dindirir,
  • Mikropları öldürür,
  • Sinirleri yatıştırır.

Yan Etkileri :
Öngörülen ölçülerde kullanıldığında belirlenmiş bir yan etkisi yoktur. Yağı, tiroit bezinin salgısını arttırdığından dikkatli kullanılmalıdır. Yine yağı tümör yapabilir ve karaciğeri rahatsız kişilerde kesinlikle zararlıdır. Dahili olarak alınmamalıdır.


Papatya çayı; Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (20 cl.) , 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Papatya yağı: Güneşli havada toplanmış papatyalar, bir şişenin içine sıkıştırmadan, gevşekçe doldurulur ve üstüne sızma zeytinyağı, çiçekleri örtecek kadar eklenir. Şişe iki hafta boyunca, arada bir çalkalanarak ve kapağı açılarak, güneşte bekletilir. İki hafta sonunda tülbentten süzülür. Elde edilen yağ, koyu renkli şişelere hava almayacak şekilde konup, serin bir yerde saklanır.

Tentür: 150 gr ince kiyilmiş papatya çiçeği 500 ml %70 lik alkol içine konur. Oda sicakliğinda ara sira çalkalayarak 10 - 15 gün bekletilip süzülür. Çiçeklerde kalan sivi iyice sikilarak tentüre katilir.

Öz: 30 gr papatya çiçeği 150 ml suda 10 - 15 dakika kaynatilip süzülür.

Şurup: 1 litre beyaz şarapta 1 yemek kasişi esmer seker eritilip içine kiyilmis papatya çiçekleri doldurulur. 15 gün dinlendirilir. Şekersiz olarak da yapilabilir. İçerken tatlandirilabilir. Sindirim kolaylaştirici bir şurup için en az 2 ay dinlendirilmesi gerekir.

Papatya merhemi: 250 g. içyağı (veya türdeşi bir yağ) tavada kızdırılır ve iki avuç dolusu taze çiçek içine eklenir. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapanarak serin bir yere bırakılır. Ertesi gün yeniden ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür. Elde edilen kıvamlı pomat, cam veya "sır"ı sağlam porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.

Banyo: 2 bardak papatya özü banyo suyuna katilarak küvette 30 - 35'c lik suda 10 - 20 dakika yatilir.

Papatya Buğusu: İçinde su kaynayan bir kabın üstüne yerleştirilen süzgecin içine, taze veya kurutulmuş bitkiler konduktan sonra, süzgecin üstü kapanır. Bir süre sonra, yumuşamış olan bu sıcak bitkilerden çıkan buhar genize çekilir. Çıkan buğunun çabucak dağılmasını engellemek için, başınızın üstünü havlu veya benzeri bir bez ile örtebilirsiniz.

Kompresler: Bir bardak kaynar süt, bir yemek kaşığı dolusu çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için 8-10 dakika beklenir ve posası süzüldükten sonra ılık sütle kompresler yapılır.

Bitki yastığı: Keten bezinden yapılmış bir yastık, kurutulmuş çiçeklerle doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavada iyice ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

BİRKAÇ ÖNERİ;
Papatya kokusu, sakinleştirici olup ani öfkelenmelere iyi gelir ve depresyonu azaltır, ayrıca uykusuzluğa da iyi gelir,

Kaynar su buharına atılmış çiçeklerinin buğusunu teneffüs ederseniz sinüslerinizi rahatlatır,

Soğuk papatya çayı kompresi göz kapağı iltihaplanmaları, kaşıntıları ve göz sulanmalarına iyi gelir,

Gargarasi diş eti yaralarına, ağız ülserlerinin iyileşmesine yardımcı olur,

Sabahlari aç karnına çayı içildiğinde barsak parazitlerinden kurtulmaya yararlı olur,

Kaynatılmış bitki suyu ile haftada bir kere yüzünüzü yıkarsanız, cildinizin tazelenir ve sağlıklı bir renk kazandığını görürsünüz,

Saç bakımında, özellikle saçları açık renk olanlar, kaynatılmış papatya suyu kullanmalıdırlar. Böyle yıkanacak olurlarsa, saçlar beslenip güzelleşir, hoş bir parlaklık kazanır. Erkekler için, afrodizyaktır, kaynatılıp şekerle içilir.

Merhem olarak sürüldüğünde hemoroidlere iyi gelir,

Soğuk çay amenorrhea (âdetin anormal zamanda kesilmesi) yi iyileştirerek kanamanın olmasını kolaylaştırır,

Soğuk çay genellik uterus tıkanıklılığını iyileştirir,

Özellikle elma pektini ile kombine edildiğinde ishali iyileştirir,

Papatya haşlanarak lapa haline getirilerek, mesane gibi ürolojik rahatsızlığın ve ağrıların bulunduğu bölgelere kompres edilirse, ağrılar azaltıcı etkisi olduğu bilinmektedir,

İşitme güçlüğü çekenler içinde ada soğanı kızartıldığı papatya yağını sıcak olarak, sık sık kulağa damlatıldığında yeniden işitmeye faydalı olacaktır.

Boyar madde olarak da kullanılır.

BİLİYOR MUYDUNUZ?
Papatyanın şifa için kullanılması düşünülüyorsa, çiçekler sapsız olarak, mayıstan ağustosa kadar, öğle saatlerinde ve güneş varken toplanmalıdır.

KEÇİBOYNUZU - HARNUP

Vatanı doğu Akdeniz ülkeleri olup, buradan önce Hindistan, Berezilya, Arjantin, Avusturalya, ABD, doğu ve güney Afrika ülkelerinde yetiştirilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin ise Akdeniz ve Eğe bölölgesinin sahil şeridinde yabani olarak yetişir temmuz-ağustos aylarında, yeşilimsi renkli, çok küçük çiçekler açan, 3-10 m boyunda ağaç veya ağaççıklar.Yaprakları 5-11 yaprakçıklı, derimsi, üst tarafları parlak, alt yüzleri donuk yeşil renklidir. İçeriğinde; A , B , B2, B3, D, E vitaminlerini, sodyum, potasyum, çinko, kalsiyum, fosfor minerallerini barındırmaktadır. Olgun meyveleri gıda olarak kullanılır Çiçekleri poligamdır, yâni aynı ağaçta erdisi, dişi ve erkek çiçekler bulunmaktadır. Yaşlı gövde ve dallardan çıkan çok sayıdaki yeşil çiçekleri salkım veya kedicik durumundadır. Çanak yaprakları küçük, taç yaprakları yoktur. Meyveleri 10-20 cm uzunlukta fasulye meyvesine benzer. Meyvelerinde sert, esmer renkli ve oval şekilli tohum taşır. Meyveler bir sene sonra olgunlaşır.

Keçiboynuzu tüketiminin faydaları;

  • Kuru meyvelerin temizlenmiş unu süt çocuklarının mide ve barsak bozukluklarında kullanılır,

  • Gögsü yumuşatır ve balgam söker, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir,

  • Gribe ve griple gelen öksürüğe karşı etkilidir,

  • Kemik erimesine iyi gelir,

  • Kansızlığı önler,

  • Gastrite karşı etkilidir,

  • Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler,

  • Diş ve diş etleri tedavilerinde olumlu etkileri vardır,

  • Tansiyon, karaciğer ve akciğer rahatsızlıklarında faydalıdır,

  • Kanın zehirli maddelerini temizler,

  • Akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir,

  • Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler,

  • İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar,

  • Osteoporoz rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir,

  • Sperm sayısını arttırıcı özelliği vardır,

  • Taze meyveler ishal, kuru meyveler ise kabızlık yapıcıdır,

  • İyi huylu prostat büyümesine karşı etkilidir,

BİRKAÇ ÖNERİ;
Genel nefes darlığı, alerjik nefes darlığı ve soğuk alerjisi;

Orta büyüklükteki keçiboynuzundan altı-yedi adetini önce soğuk su altında yıkayınız. Daha sonra bunları küçük küçük (3, 4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suyun içine atınız. Hafif ateşte 7, 8 dakika kaynatınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurunuz. Hergün sabah, kahvaltı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden yirmi gün uygulayınız. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden onbeş gün devam ediniz. Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız ve sabah kahvaltınız arasında ve de akşam yemeğinden önce birer çay bardağı içiniz.

UYARI;
-
Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyiniz.
-Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla bal ilave etmeyiniz.
-5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı söz konusu ise, bu taktirde uygulama sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında içiniz.
-Akşam yemeklerinde içmeyiniz.

Akciğer kanserini önleyici olarak;
Uygulama 1 den en önemli farkı ve dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir. Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla) kaynamakta olan suyun içine harnupları kırarak atınız. 3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan sonra 20 dakika soğumaya bırakınız. Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile kabın içerisinden çıkartınız. Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız. Her ay dört gün, sabah ve akşam birer çay bardağı içilir.

Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı;
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6, 7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısınıda akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca hergün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca hergün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.

UYARI;
Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Ancak, bilmeniz gereken nokta kullanacağınız bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır. Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur.

BİLİYOR MUYDUNUZ?
Keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elmas ölçmek için kullanılmış, elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmıştır. Bu yüzden, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiştir.
-----------------------------------------------------------------------------
Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır. Dört tanesi bir dirhem eder. Dirhem, değişmekle birlikte 3 gr. ağırlığı temsil etmektedir. Satıcı iki dirhemlik (8 çekirdek) bir şey satarken lütfedip 1 çekirdek fazla tartarsa bu, malı alanın itibarını gösterir. Olağandan fazla giyinen, süslenen vb. kişilere iki dirhem bir çekirdek denmesi bundan kaynaklanmaktadır.
-----------------------------------------------------------------------------
Tohumlarından elde edilen balsam, tekstil endüstrisinde apreleme için kullanılır.

18 Haziran, 2008

TARÇIN (Cinnamomum)

Anayurdu Güney ve Güneydoğu Asya'dır. İklimin uygun olmayışı nedeniyle tarçın ülkemizde yetişmez. Tropikal bölgelerin bitkisi ve birçok türü olan hoş kokulu ağaç ya da ağaççıklardır. Bu türlerden önemli olan ikisi Seylan tarçını (C. zeylanicum) ile Çin tarçını (C. cassia)'dır. Seylan tarçını Sri Lanka, Hindistan ve Myanmar'da yetiştirilir. Kışın yapraklarını dökmeyen alçak boylu ağaçtır. Bu ağacın körpe dalları kesilir. Kabukları soyulur, mantar tabakaları çıkarılır, tabakalar birbirinin içine konulup sarılarak kurutulur. Daha sonra ezilip baharat olarak Seylan tarçını adıyla satılır. Açık kahverengi ve tatlımsı tadı hoş olan bu tarçın türü makbuldür. Çin tarçını daha büyük bir ağaç olup 10-12 m'ye kadar boylanabilir. Kışın yaprağını dökmeyen bu türün de gövde ve dallarının kabuğu soyularak yukarıdaki yöntemle elde edilen tarçın, Seylan tarçınına göre daha yakıcı, keskin ve daha az değerlidir. Her iki tür tarçının da başlıca bileşeni, uçucu bir yağ olan sinnamik aldehit'tir. Tarçın baharat olmasının yanı sıra çeşni ve koku vermesi için bazı yemek, tatlı ve şaraplara katılır. Ağacın meyvesinden elde edilen tarçın esansı, parfüm endüstrisinde kullanılır.

Tarçın tüketiminin faydaları;

  • Mide ve bağırsak gazlarım söktürür,

  • Hafif doku ve damar büzücü özelliği nedeniyle diyareyi kesici ve peklik vericidir,

  • İştah açıcıdır,

  • Sindirimi kolaylaştırır,

  • Mide bulantıları ve kusma refleksini bastırır,

  • Kan dolaşımını geliştirip hızlandırır.

Yan etkileri;
Çok fazla alınırsa aşırı pekliğe (kabızlığa) neden olabilir.

BİRKAÇ ÖNERİ;
Tarçının toz hali yiyecek ve içeceklere katılıp istendiği kadar alınır ya da piyasadan sağlanan tarçın esansı 2-3 damla olarak kesme şekere damlatılıp emilir.

İshal İçin:
Kurutulup toz haline getirilmiş tarçın kabuğundan bir çorba kaşığı dolusunu bir bardak sıcak suya karıştırın. 10-15 dakika demlenmeye bırakın. Tarçını bu şekilde sadece kısa süreli olarak kullanabilirsiniz.

Düzensiz Regl İçin:
Tarçın - Tarçın kabuğu, aylık döngüyü düzenlemeye yardımcı olur. Çayını yapıp içebilir, ya da bir parça kabuk çiğneyebilirsiniz. Basit bir şekilde yemeklerinizin üzerine toz tarçın serpmek bile faydalı olur.

BİLİYOR MUYDUNUZ?
Doğanın iki mucizesi bal ve tarçın; Artritten, zayıflamaya kadar her derde deva. Eski Yunan tıbbında olduğu kadar, Ayurvedik tıpta da Bal, asırlarca hayati ilaç olarak kullanılmıştır. Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde, Balı çok etkili bir ilaç olarak kabul etmişlerdir. Bal her türlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın, kullanılabilmektedir. Bugünün tıp ilmi,balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığını kabul etmektedir. Kanada da yayımlanan ünlü Weekly World News dergisinin 17 OCAK 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve tarçınla tedavi edilen hastalıkların listesini yayınlamıştır.

BİRKAÇ ÖNERİ;
ARTRİT (Eklem iltihabı) :
Bir kısım Balı 2 kısım ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz Tarçın ilave ederek bir krem elde edilir. Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır. 1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını göreceksiniz. Artritli hastalar,bir bardak sıcak su içerisinde 2 kaşık bal ve bir çay kaşığı toz tarçını eritip sabah ,akşam alabilirler. Eğer düzenli olarak alırlarsa Kronik Artriti olan hastalar bile tedavi olabilirler. Kopenhag Üniversitesinde yapılan bir araştırmada ;kahvaltıdan önce bir yemek kaşığı bal ve ½ çay kaşığı toz tarçını alan yürüyemeyen ve hareket edemiyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulabilirler.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ:
Hergün kullanılan Bal ve Tarçın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virus saldırılarına karşı korur. Araştırmacılara göre Bal, birçok Vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir. Balın düzenli kullanılması, akyuvarlar içerisindeki, bakteriler ve virüslerle savaşan,korpuskülleri de kuvvetlendirir.

DİŞ AĞRISI:
Bir kaşık toz tarçın ve 5 tatlı kaşığı bal karışımı ağrıyan dişe tatbil edilir. Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir.

HAZIMSIZLIK ve GRİP:
Toz tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler.İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.

İDRAR KESESİ ENFEKSİYONLARI:
İki kaşık toz Tarçın,bir tatlı kaşığı Bal, ılık su içerisinde eritilip içilir. İdrar kesesindeki mikroorganizmalar üzerinde etkilidir.

KANSER:
Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada ,mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur. Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık Tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.

KALP HASTALIKLARI:
Bal ve tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür. Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur. Bu uygulama ile, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır. Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir.

KISIRLIK:
Eski Yunan ve Ayurvedikler Balı, yıllardır, erkeklerin spermalarını kuvvetlendirmek için kullanmışlardır. Spermi az olan erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir. Çin,Japon ve uzakdoğu ülkelerinde, gebe kalamayan ve uterusunu kuvvetlendirmek isteyen kadınlar toz tarçın kullanabilir.Gebe kalamayan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir sakız üzerine koyup çiğnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır.

KOLESTEROL:
İki kaşık bal, üç tatlı kaşığı toz tarçın, 450 gr.demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir. Artrit hastalarına tavsiye edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları için uygulanabilir.

MİDE AĞRILARI:
Bal ve Tarçın kürlerinin ,mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.

GAZ:
Hindistan ve Japonyada yapılan araştırmalar Bal ve Tarçının midedeki gazı giderdiğini göstermiştir.

SAÇ DÖKÜLMESİ:
Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal, bir tatlı kaşığı toz Tarçın ilacesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve taklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır. 5 dakikalık bir uygulama dahi etkili olabilir.

SİVİLCELER VE DERİ:
3 kısım bal, 1 kısım tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür.Sabahleyin ılık su ile yıkanır. Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır. Egzama,mantar ve diğer deri infeksiyonlarında eşit miktardaki bal ve tarçın karışımı uygulanır.

SOĞUK ALGINLIĞI:
Bir kaşık ılıtılmış bal, 1/4 tatlı kaşığı toz tarçın günde üç defa yenir. Bu uygulama birçok kronik öksürük, soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.

YAŞLILIK:
Bal ve tarçınla hazırlanan çay,düzenli alındığında yaşlılık harabiyetini önler. 4 kaşık bal,1 kaşık toz tarçın , 3 bardak su içerisinde kaynatılarak bir içecek hazırlanır. Günde 3-4 defa ¼ bardak miktarında içilir. Deriyi diri,taze ve yumşak tutar, yıpranmasını durdurur.

YORGUNLUK:
Araştırmayı yapan Dr.MİLTON, bir bardak su içerisinde ½ kaşık bal ve biraz toz tarçının hergün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00 te alındığında bir hafta içerisinde canlılığın arttığını tesbit etmiştir.

ZAYIFLAMA:
Bir bardak su içerisine eşit miktarda bal ve tarçın konup kaynatılır .Hergün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir. Düzenli uygulanırsa kilo verilir. Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde, yüksek kalorili diyet alınsa bile, vücutta yağın birikmesine engel olur.

KİMYON (Cuminum cyminum)

Anayurdu Akdeniz havzası ile Mısır olan kimyon, ülkemizde Orta Anadolu’da Eskişehir ve Konya dolaylarında üretilir. 15-60 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı otsu bitkidir. Hafif kokulu, elips biçimli şerit gibi yaprakları, yaz mevsiminde şemsiyeler oluşturarak açan beyaz ya da pembe çiçekleri vardır. Bu çiçekler olgunlaştığında, kimyon adıyla baharat olarak kullanılan iğ biçiminde ve genelde ikiye bölünen yapıda sarımsı esmer renkli tohumlar verir. Güneşli ve kısmen gölgelik yerleri, suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kimyon bitkisi, ilkbaharın sonlarında, ılık günlerde ekilen tohumlarıyla çoğaltılır.Kimyon tohumlarında % 2,5-4 oranında sabit ve karvon adı verilen uçucu yağ, tanen ile reçine bulunur. Avrupa ülkelerinde ekmek, kurabiye, peynir, bazı likör türleri ve etli yemeklere çeşni vermesi için sıkça kimyon tohumu katılır. Kimyon Türk mutfağında da, köfteye konur. Parfüm endüstrisi ve veterinerlik ilaçlarında kimyon tohumundan elde edilen yağ kullanılır. Kimyon, ülkemizin tarımdaki dış satım ürünlerinden biridir.

Kimyon tüketmenin faydaları;

  • İştahı açar,
  • Sindirimi kolaylaştırır,
  • Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür,
  • Diyareyi(Dışkı sıklığında su artması ve kıvamının sıvılaşması) hafifletici etkisi vardır,
  • İdrar söktürücüdür,
  • Sinirleri uyarır,
  • Terletici etkisi vardır,
  • Hava yutmayı önler,
  • Sinirler üzerinde yatıştırıcı etkisi vardır,
  • Sinirsel baş dönmelerini keser,
  • Anne sütunu artırır,
  • Aybaşı kanamalarının düzene girmesine yardım eder,
  • Yüksek tansiyonu düşürür,
  • Bağırsaklarda oluşan solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur,
  • Romatizma ve şişmanlıkta yararlıdır.

Yan etkileri;
Hamileler kullanmamalıdır.

Saklanması;
Yaz mevsiminde bitkinin çiçek şemsiyeleri tam olgunlaşmadan önce kesilip alınır. Bunlar gölge ve havadar bir yerde kurutulur. Yere serilen bir kağıdın üzerine bu şemsiyeler başaşağı edilip silkelenir.

Çay: Kimyon tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp kabın üzeri kapatılarak 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyondan günde iki kez sabah ve akşam yemeklerinden önce birer bardak içilir.

DİPNOT: Yemeklerinden kimyonu eksik etmeyen Bucak'ta ilk tanıdığım sevgili Elif için... :)

15 Haziran, 2008

SU

Hangi yaşta olursanız olun sağlığınız için yeteri kadar kaliteli su tüketmelisiniz. Tükettiğiniz suyun sadece miktarlarına değil, temizliğine ve içeriğine de dikkat etmelisiniz. Sağlıklı suyun sağlıklı insan anlamına geldiğini bilmeli hücrelerinizin sadece susuzluğunu gidermekle yetinmemeli, onu sağlıklı bir su ile beslemelisiniz.
Sıcak su mide yüzeyinde kanda direkt olarak emilen birkaç maddeden biri. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler getirir.


İNSANIN GÜNLÜK SU İHTİYACI NE KADAR ?
Su ihtiyacınızı belirleyen pek çok şey var. Bunlardan bir bölümüsizinle, bir bölümü de çevresel faktörlerle ilintilidir. Yetişkin birinsan günde ortalama olarak 2-2,5 litre kadar su kaybeder.Böbrekleriniz, sindirim sisteminiz, terlemeniz ve solunumsalfaaliyetleriniz su kaybınızın doğal yerleridir. Bedeninizin sıvıdengesini korumak, hücrelerinizi susuz bırakmamak için kaybettiğiniz kadar suyu gün boyunca, düzenli olarak yerine koymalısınız.

NASIL SU KAYBEDERİZ?
Sindirim sistemi (ishaller), böbrekler (aşırı miktarda ve sık sıkidrara çıkma halleri), terleme (aşırı sıcakla, egzersizle) veyasolunum sistemi (yoğun fiziksel aktiviteler) yoluyla fazla miktarlarda su kaybı söz konusu olduğunda, bu kaybı telafi etmek için içtiğiniz su miktarını arttırmalısınız. Özellikle terlemenizin arttığı, bağırsaklar yoluyla sıvı kaybının çoğaldığı durumlarda su kaybınızın ciddi düzeylere ulaşabileceği unutulmamalı, hücre ve dokularınızı susuz bırakmamalısınız.

SORUN NASIL ÇIKAR?
Sağlığınız için su alımınızı su kaybınıza göre belirlemeli, aldığınızve kaybettiğinizi su miktarlarını dengelemelisiniz. Sorun genellikle ihtiyaçtan fazlasını değil, daha azını aldığınızda ortaya çıkar.Fazladan aldığınız bir miktar suyu böbrekleriniz (eğer sağlıklı iseniz) sizi üzmeden atar. Siz sadece daha sık tuvalete gitme ihtiyacı duyarsınız. Ama yeteri kadar sıvı tüketmez, ihtiyacınız olan temiz ve sağlıklı suyu vücudunuza vermezseniz önemli sorunlarla karşılaşmayı beklemelisiniz.

YAŞLI VE ÇOCUKLAR
Özellikle yaşlıların ve çocukların sıvı eksikliğine, yetersiz sutüketimine çok hassas olduklarını bilmelisiniz. Su içmek için susama duygunuzun sizi uyarmasını beklememelisiniz. Susama su ihtiyacınızın belirtisidir, ama bu duygu güvenilir bir işaret olma özelliğini yitirebilir. Özellikle ateşli hastalıklarda, yaşlılar ve çocuklarda bu uyarıyı beklememek, ona çok güvenmemek gerekir.
Daha çok su içmek için vücudunuzun size bir uyarısı olan 'susama duygusunun' gücü siz yaşlandıkça azalır. Yaşlı insanların su içmeyi hatırlamayacak kadar susamayabilmekte, su içmeyi unutup su ihtiyaçlarının farkına varmakta geç kalabilmektedir. Susama hissinin ortaya çıkabilmesi için 0.5-1 kilograma kadar su kaybı gerekiyor.

SU AZLIĞI NE YAPAR?
Su kaybı yerine konulmadığı veya arttığında güçsüzlük, halsizlik ve bitkinlik hissi oluşuyor. Bedensel performans hızla azalıyor. Sıvı kaybının daha da artması halinde kan basıncında düşme, bellekte bozulma, hareket etmede gecikme ve güçleşme başlıyor. Eğer su kaybı sıcak bir ortamda oluşmuşsa sıcak çarpması veya sıcaklık şoku gibi ciddi sorunlar başlıyor. Eğer kayıp toplam su miktarının yüzde 20'sine ulaşmışsa yaşamsal riskler ortaya çıkıyor.






SU İHTİYACI HANGİ DURUMLARDA ARTAR;

  • Sıcak ve nemli havalarda su kaybınız artmaktadır,
  • Hamilelerin ve süt veren annelerin su ihtiyaçları daha fazladır,
  • Çok sıcak veya soğuk ısılara maruz kaldığınızda, böyle bir ortamda çalıştığınızda, su ihtiyacınız artacaktır,
  • Yüksek posalı bir beslenme planı uygularken yeteri kadar su tüketmezseniz kabızlık sorunu ile karşılaşırsınız,
  • Uzun süreli havayolu seyahatlerinizde kabin ısısının yüksek olması halinde su kaybınız artar, su ihtiyacınız çoğalır,
  • Ağır bedensel faaliyet gerektiren bir iş yapıyorsanız, yoğun ve uzun süreli bir fiziksel aktivitede bulunuyorsanız terleme yolu ile su kaybınız artacaktır. Fiziksel çabanızın yoğun ve uzun süreli olması solunum yolu ile de su kaybı artışına yol açabilir,
  • Ateşli hastalıklarda, ishal ve kusma gibi sorunlarınızda su kaybınız ciddi düzeylere ulaşabilir. Susuzluk hastalığınızın seyrini ağırlaştırabilir. Bağışıklık cevabında yetersizliğine yol açarak iyileşme sürecinizi zora sokabilir.

    SU İÇMENİN FAYDALARI; (İranlı hekim Batmanghelidj'in "Su / Hasta Değil Susuzsunuz" isimli kitabından)

  • Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir,
  • Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır,
  • DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır,
  • Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir,
  • Bütün besinlerin, vitamin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar,
  • Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut icin hiçbir enerji değeri yoktur,
  • Besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır,
  • Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur,
  • Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır,
  • Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır,
  • Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır,
  • Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit(Eklem iltihabı) ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur,
  • Omurgadaki diskleri "şok emici su yastıkları"na dönüştürür,
  • Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler,
  • Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur,
  • Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler,
  • Vücudun soğutma ve ısıtma sistemleri için vazgeçilmezdir,
  • Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir,
  • Serotonin ve diğer norotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir,
  • Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir,
  • Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm getirir,
  • Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür,
  • Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur,
  • Uykuyu düzenler,
  • Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini verir,
  • Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur,
  • Gözlere canlılık ve parlaklık verir,
  • Glokomdan(göziçi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflaması) korunmamıza yardım eder,
  • Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur,
  • Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir,
  • Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür,
  • Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler,
  • Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş basmasını hafifletir,
  • Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller,
  • Cinsellik hormonunun üretimini düzene koyar,
  • Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz,
  • Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.
  • Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler,
  • Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır,
  • Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir. Karar verme ve hedefleri belirleme yeteneğini artırır,
  • Yaşlılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, Multipl Skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır,
  • Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.


    TERLİYKEN SU İÇİN
    Sıcak havalara bağlı olarak vücuttan çıkan ter, potasyum ve sodyum gibi vücuda faydalı mineralleri de beraberinde götürüyor, ter ile birlikte sıvı kaybeden vücudun kalp ve damar sistemini zorluyor, bedenin iç ısısını güvenli bir seviyede korumasını imkansız hale getiriyor.Bu olumsuzlukların sıcak havalarda yapılan sportif faaliyetlerinde daha fazla ortaya çıkıyor. Spor yaparken sıvı alınmaması ve terliyken su içilmemesi gerektiği düşüncenin yanlış bir inanış olduğu belirtildi.
    Sıcak havalarda yapılan sportif faaliyetler sırasında yaşanan sıvı kaybı, çabuk yorulma, kramp ve bacak ağrıları, sinirlilik ve mide bulantısı yapıyor. Bu negatif etki sadece sporda değil, aktif yaşamda da gözle görülür performans düşüklüğü yaratıyor. Bu nedenle sıcak havalarda, özellikle de sportif aktiviteler sırasında bol sıvı alınmalıdır. Sıvı alınarak, daha fazla enerji, güç ve dayanıklılık, daha serin bir vücut, daha uzun ve yüksek performans, sonraki aktivite için vücudun daha çabuk toparlanması sağlanabilir.”

    Spor öncesi sıvı alınmamasının, spor sırasında çok susamaya yol açıyor bunun sonucunda da gereğinden fazla su içme isteği doğuyor. Unutmamalı ki vücudun gereksiniminden fazla sıvı alması da doğru değil. Spor yaparken sıvı alınmaması ve terliyken su içilmemesi gerektiği düşüncesi, oldukça yanlış bir inanıştır. Spor öncesi sıvı alınmaması, spor sırasında çok susamaya yol açmakta, gereğinden çok su içme isteği doğmaktadır. Doğru sıvı alımı, az miktarlarda ancak sık sık içilerek yapılır. Eğer aldığınız sıvı serin olursa, içmek daha zevkli gelir. Vücut saatte 1 litre kadar suyu absorbe edebilir ki, bu miktar aşırı aktivitelerde kaybedilen sudan azdır. Yani ‘terli terli su içilmez’ gibi bir mantık yanlıştır. Sıvı kaybının neden olduğu olumsuzlukların önüne geçilmesi için terliyken de su içilmelidir. Suyla beraber vücudun kaybettiği elektrolit ve enerjiyi de yerine koyacak türde maddelerin alımı çok daha faydalıdır. Bu amaçla bir miktar tuzlu ayran veya şekerli içecekler kullanılabileceği gibi, oranı ve miktarları bilimsel verilerle ayarlanmış çeşitli elektrolit tuzlar, şekerli ve vitamin katkılı hazır sporcu içecekleri kullanmak daha da olumlu sonuç verir.Sıvı kaybı belirtileri yaşayan insanların faaliyetlerini durdurması, serin ve gölge bir yerde dinlenmesi, sıvı alması ve kıyafetlerini rahatlatması gerekir.

    Sıvı kaybına karşı üç kural unutulmamalıdır: Terleme ile kaybedilenlerin geri kazanılabilmesi için spor öncesinde, esnasında ve sonrasında sıvı alınmalı, doğru sıvılar tercih edilmeli, sıvı almak spor yaparken izlenilmesi gereken temel bir sağlık ve emniyet kuralı olarak algılanmalıdır.


    BİRKAÇ ÖNERİ;
    Soğuk algınlığı başlangıcında;
    Soğukalgınlığının ilk belirtileri sesin kısılması, boğazın yanması, gözlerin yaşarması bu durumlarda tedbirli davranarak ayaklarınıza sıcak su banyosu yapmalısınız.Çünkü büyük ihtimalle üşütmek üzeresiniz. Sıcak su hem ayaklarınıza iyi gelecek hem virüslerin vücudunuza yerleşmesini önleyecek. Kovayı 33 derece sıcaklıkta suyla doldurun. Bacaklarınızı dizlerinize kadar içine daldırın. 15-20 dakika 39 derecede, daha sonra 42 derecede tutun. Daha sonra kurulayın ve 15-30 dakika kadar yatakta dinlenin. Bu süreci soğukalgınlığı belirtileri kaybolana dek her akşam aksatmadan uygulayın.

    Regl sancısı için;
    Regl sancılarında sıcak nemli bir bezi direkt deriye temas ettirmek dokuya ve organlarınıza iyi gelecek. Sekiz kez katladığınız bir keten bezi kaynar suya koyun. Daha sonra üzerine bir havlu sarın ve sıkın.Bu işlemi dikkatlice yapın ve kontrol edin; deriniz yanmasın. Sonra bu havlu yumağını karnınıza koyun. Üzerine yün bir bezi iyice sarın. Böylece kalabildiğiniz sürece kalın. Bu işlem karın kramplarına ve ağrılara da iyi.

    Uyku bozukluğu için ıslak çorap tedavisi;
    Dizin bir karış altında biten bir çift keten çoraba ihtiyacınız olacak. Bir çift de yünlü çoraba. Önce ketenli çoraplarınızı soğuk suya daldırın. İyice sıkın ve sıcak ayaklarınızın üzerine giyin! Üzerine yünlü çorabınızı geçirin. Islak çoraplarla mümkün olabildiğince kalın.

    Düşük tansiyon için;
    Düşük tansiyon için kan dolaşımını hızlandırmak gerekiyor.İki kovaya ihtiyacınız olacak. Birini 36-38 derece arasında suyla, diğerini mümkün olduğu kadar soğuk suyla doldurun, su ne kadar soğuk olursa o kadar iyi unutmayın. Önce 5 dakika kollarınızı tamamen sıcak kovaya sokun. Sonra 10-20 saniye soğuk suya daldırın. Bu işlemi baştan sona bir kez daha tekrarlayın. Suyu kollarınızdan akıtın ama kurulamayın. Şimdi olduğunuz yerde hafif koşu yapın. Tekrar ısınana kadar hareket edin.

    Baş ağrısı için;
    Ağrınızı gidermek için yüzünüze soğuk bir duş yapmak hem yan etkisiz hem de oldukça etkili. Soğuk su başınızdaki gerginliği alacak. Duş başlığını öyle bir ayarlayın ki, bolca su gelsin. Eğer olmuyorsa duşun kafasını çıkarın. Hortum kısmından daha çok su gelir böylece.
    Şimdi omzunuza bir havlu alın ve küvete eğilin. Soğuk suyu önce alnınızdan sonra yüzünüzün sol tarafından akıtın. Aşağı yukarı hareketlerle sağa ve sola doğru işlemi devam ettirin. Son olarak soğuk suyla yüzünüzde 3 kez dairesel hareket yapın. Bu işlem migrene de iyi geliyor.

    Sırt ağrınız varsa;
    Gerginlikler, duruş bozuklukları sırt ağrılarına sebep olabiliyor. İşte bundan kurtulmak için iyi bir öneri: Tek başınıza da yapabilirsiniz belki ama partnerinizden yardım istemek işinizi kolaylaştıracak. Küvetin içine koyacağınız bir tabureye dik biçimde oturun ve duşu açın. Suyu sırtınıza gelecek biçimde ayarlayın.
    Sıcaklık önceleri 33 derece olabilir. Sonra yavaş yavaş artırın. 42 dereceye kadar çıkabilirsiniz. Süre, 5-10 dakika olmalı. Cildinizdeki kan dolaşımı iyice hızlanmalı. Bunu derinizin pembeleşmiş görüntüsünden anlayabilirsiniz. Daha sonra kurulanın ve yarım saat yatakta dinlenin. Bacaklarınızın altına yastıktan bir yükselti koyarsanız daha da rahat edersiniz. Bunu her gün tekrarlayabilirsiniz.

    Sinirlilik Ve Stres;
    Küveti sıcak suyla doldurup girin. Böylece damarlarınız genişleyecek, kan akışınız yoluna girecek ve sakinleşeceksiniz. Suyun dinginleştirici etkisi beyninize de iyi gelecek. Suyun içine damlatacağınız birkaç damla lavanta esansı daha da iyi gevşemenizi sağlayacak. Şimdi yavaşça kalkın. Ilık suyla bir kez daha duş alın ve kurulanıp en az 20 dakika karanlık bir odada uzanın.

http://www.kodarsivim.tr.gg

En çok hangi bölümle ilgilisiniz?

Bitkilerin Şifa Dağıttığına İnanıyor Musunuz?